Dünyadaki en zarif şiddet, bıçak ve silah değil, bir dil sistemi ile düşünce hakkını gönüllü olarak teslim ettirip, kaybedilen haklar için onur duymanızı sağlamaktır. İşte bu, büyük ölçekli ölmenin en ölümcül tuzağıdır. O, baskıyı ideoloji olarak paketler, sömürüyü fedakârlık olarak süsler, somut insanları kendi yaşamlarında soyut semboller haline getirir. Bu düşünce kontrol sisteminin üç temel mekanizması vardır: Birincisi, kavramları değiştirmek, acınızı yeniden tanımlamak. Gece geç saate kadar çalıştığınızda, bu bir mücadeledir der. Evinizi alamadığınızda, bu bir sancıdır der. İçsel bir rekabete zorlandığınızda, bu bir ödül der. Dilin sihriyle, gerçek sıkıntınız yüce bir seçim olarak paketlenir; bu gerçekliği tanımlamak değil, gerçeği çarpıtmaktır; acının acı olmadığını, başarı bedeli olduğunu hissettirir. İkincisi, sahte bir topluluk yaratmak; bu kelimenin kötüye kullanımı, en klasik söylem 'biz' yapmalıyız, 'herkes' birlikte aramalıdır. Bu bir araya getiren ifadeler, önemli bir sorunu bulanıklaştırır: Peki bu 'biz' kimdir? Kim tanımlıyor, kim faydalanıyor? Ülkenin ekonomisi için çılgınca harcama yaparken, herkes daha fazla tüketimi nasıl teşvik edeceklerini tartışıyor. Bu 'biz' asla seni kapsamazken, sen onun için hayatını riske atıyorsun. Üçüncüsü, tatminin gecikmesi tuzağı, sonsuz bir yolda altın yarın. Şimdi biraz zorlan, gelecekte her şey güzel olacak. Bu nesil çok fedakârlık etsin, sonraki nesil mutlu olacak. Bu söylemin inceliği, her zaman getiriyi geleceğe koymasında, gerçek şu anınızı hayali bir yarınla takas ettirir. Önündeki havuç gibi, sürekli koşuyorsun, asla ulaşamıyorsun; havucu tutan kişi ise senin koşunu her zaman keyifle izliyor. Bu anlatılar zihninde nasıl sömürülüyor? İlk adım, utanç duygusu yaratmaktır. Yorulduğunu hissettiğinde, başkalarının dayanabildiğini söyler. Dinlenmek istediğinde, 95 sonrası herkesin mali özgürlükte olduğunu söyler; karşılaştırmalar yoluyla, asla yeterince iyi olmadığını, yeterince çabalamadığını hissettirir. İkinci adım, algıyı kesmektir; vücudundaki acıyı, ruhsal yorgunluğu, iç sesini göz ardı etmeyi öğretir, büyük resim ve uzun vadeli vizyon ile en gerçek hislerin yerini alır; ta ki neyi gerçekten istediğini, neyi içgüdüsel olarak istediğini ayırt edemeyecek hale gelene kadar. Üçüncü adım, sahte çözümler sunmaktır. Daha çok çalışırsan başarılı olursun; mali özgürlük kazandığında her şey yoluna girecek; bu basit cevaplar seni daha derin bir döngüye sokar; tasarlanmış bir oyun gibi, asla tamamlayamazsın, sürekli çaba harcarsın. Peki bu kolektif yanılsamayı nasıl aşabilirsin? Birincisi, somut bir bakış açısını geri kazanmak. Her büyük sözcük duyduğunda, hemen somut bir soruya dönüştür; sanayi yükseliyor, işsiz mi kalacağım? Nüfus avantajı, maaşım artacak mı? Ekonomi yükseliyor, hastalığımı karşılayabilecek miyim? İkincisi, düşünce antikorları geliştirmek. Birisi 'herkes böyle' dediğinde, hemen karşılık ver; bu 'herkes' kim? Bunu kim tanımlıyor? Böyle olmazsa ne olur? Üçüncüsü, tanım hakkını yeniden ele geçirmek; mücadele sağlığın bedeli olmamalıdır, gelişim mutluluğun maliyeti olmamalıdır, insanın bedeli olmamalıdır. Sonuç olarak, sağlıklı tüm büyük anlatıların, somut insanların daha onurlu bir yaşam sürmesini sağlaması gerektiğini keşfedeceksin; peşinden koşmaya değer her ideali, somut insanların fedakarlığı olmadan elde edilmemelidir. Gerçek yaşam haberlerde, uzman tahminlerinde, patronun çizdiği büyük hayallerde değildir; o, sabah uyandığın an, yemeği tatma anında, sevdiğinin vücut sıcaklığını hissettiğin an da vardır. Büyük olanın yutmasına izin verme; bu, pasif bir dünyadan kaçış değil, her somut insanın tüm anlamların başlangıcı ve sonu olduğunu bilerek uyanık olmaktır. #Gate Alpha晒单挑战##山寨币市场回暖##RWA 总规模持续增长#
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
Dünyadaki en zarif şiddet, bıçak ve silah değil, bir dil sistemi ile düşünce hakkını gönüllü olarak teslim ettirip, kaybedilen haklar için onur duymanızı sağlamaktır. İşte bu, büyük ölçekli ölmenin en ölümcül tuzağıdır. O, baskıyı ideoloji olarak paketler, sömürüyü fedakârlık olarak süsler, somut insanları kendi yaşamlarında soyut semboller haline getirir. Bu düşünce kontrol sisteminin üç temel mekanizması vardır: Birincisi, kavramları değiştirmek, acınızı yeniden tanımlamak. Gece geç saate kadar çalıştığınızda, bu bir mücadeledir der. Evinizi alamadığınızda, bu bir sancıdır der. İçsel bir rekabete zorlandığınızda, bu bir ödül der. Dilin sihriyle, gerçek sıkıntınız yüce bir seçim olarak paketlenir; bu gerçekliği tanımlamak değil, gerçeği çarpıtmaktır; acının acı olmadığını, başarı bedeli olduğunu hissettirir. İkincisi, sahte bir topluluk yaratmak; bu kelimenin kötüye kullanımı, en klasik söylem 'biz' yapmalıyız, 'herkes' birlikte aramalıdır. Bu bir araya getiren ifadeler, önemli bir sorunu bulanıklaştırır: Peki bu 'biz' kimdir? Kim tanımlıyor, kim faydalanıyor? Ülkenin ekonomisi için çılgınca harcama yaparken, herkes daha fazla tüketimi nasıl teşvik edeceklerini tartışıyor. Bu 'biz' asla seni kapsamazken, sen onun için hayatını riske atıyorsun. Üçüncüsü, tatminin gecikmesi tuzağı, sonsuz bir yolda altın yarın. Şimdi biraz zorlan, gelecekte her şey güzel olacak. Bu nesil çok fedakârlık etsin, sonraki nesil mutlu olacak. Bu söylemin inceliği, her zaman getiriyi geleceğe koymasında, gerçek şu anınızı hayali bir yarınla takas ettirir. Önündeki havuç gibi, sürekli koşuyorsun, asla ulaşamıyorsun; havucu tutan kişi ise senin koşunu her zaman keyifle izliyor. Bu anlatılar zihninde nasıl sömürülüyor? İlk adım, utanç duygusu yaratmaktır. Yorulduğunu hissettiğinde, başkalarının dayanabildiğini söyler. Dinlenmek istediğinde, 95 sonrası herkesin mali özgürlükte olduğunu söyler; karşılaştırmalar yoluyla, asla yeterince iyi olmadığını, yeterince çabalamadığını hissettirir. İkinci adım, algıyı kesmektir; vücudundaki acıyı, ruhsal yorgunluğu, iç sesini göz ardı etmeyi öğretir, büyük resim ve uzun vadeli vizyon ile en gerçek hislerin yerini alır; ta ki neyi gerçekten istediğini, neyi içgüdüsel olarak istediğini ayırt edemeyecek hale gelene kadar. Üçüncü adım, sahte çözümler sunmaktır. Daha çok çalışırsan başarılı olursun; mali özgürlük kazandığında her şey yoluna girecek; bu basit cevaplar seni daha derin bir döngüye sokar; tasarlanmış bir oyun gibi, asla tamamlayamazsın, sürekli çaba harcarsın. Peki bu kolektif yanılsamayı nasıl aşabilirsin? Birincisi, somut bir bakış açısını geri kazanmak. Her büyük sözcük duyduğunda, hemen somut bir soruya dönüştür; sanayi yükseliyor, işsiz mi kalacağım? Nüfus avantajı, maaşım artacak mı? Ekonomi yükseliyor, hastalığımı karşılayabilecek miyim? İkincisi, düşünce antikorları geliştirmek. Birisi 'herkes böyle' dediğinde, hemen karşılık ver; bu 'herkes' kim? Bunu kim tanımlıyor? Böyle olmazsa ne olur? Üçüncüsü, tanım hakkını yeniden ele geçirmek; mücadele sağlığın bedeli olmamalıdır, gelişim mutluluğun maliyeti olmamalıdır, insanın bedeli olmamalıdır. Sonuç olarak, sağlıklı tüm büyük anlatıların, somut insanların daha onurlu bir yaşam sürmesini sağlaması gerektiğini keşfedeceksin; peşinden koşmaya değer her ideali, somut insanların fedakarlığı olmadan elde edilmemelidir. Gerçek yaşam haberlerde, uzman tahminlerinde, patronun çizdiği büyük hayallerde değildir; o, sabah uyandığın an, yemeği tatma anında, sevdiğinin vücut sıcaklığını hissettiğin an da vardır. Büyük olanın yutmasına izin verme; bu, pasif bir dünyadan kaçış değil, her somut insanın tüm anlamların başlangıcı ve sonu olduğunu bilerek uyanık olmaktır. #Gate Alpha晒单挑战# #山寨币市场回暖# #RWA 总规模持续增长#